Efendim hayırlısıyla Cumartesi aksamı sehr-i Londraya ayak bastık.
Pazar gunude ikamet ettigim Holborndan yuruye yuruye epey bir dolastım. İlk izlenımlerımı sızınle paylasayım istedim.
1) Londrayı ben İstanbula benzettim. Sehir haddinden fazla kozmopolit. Tam bir imparatorluk baskenti. Aslında İstanbul bu kadar kozmopolıt degıl tabi. Lakin ne yaparsın ki bizim imparatorlugumuzu 80 sene once 5 ayda tasfıye ettiler. Bunların imparatorlugunun tasfiyesi 50 yıldır suruyor. Olacak o kadar deyip geciyoruz.
2) Sehir nispeten temiz ve duzenli. Tabi ben Tokyo ile nispet ediyorum. Tokyo kadar temiz ve duzenli degil ancak Tokyo kadar ruhsuz da degil. Her ne kadar Viktorya stili mimariden hele hele gotik mimariden hic hazzetmemesem de Tokyonun kara kutularından daha fazla ruh, estetik ve guzellige sahip binalarla dolu bir sehir oldugu kesin.
3) Fiyatlar almıs basını gitmis. Burada insanlar ne kadar maas alıyorlar ki yasam bu kadar pahalı diye dusundum. Tokyodan iki kat pahali kı İdrak zaafiyetine ugradıgımı soyleyebilirim.
4)Parklar ve Bahceler mudurlugu iyi calısıyor. Her taraf yesil alan dolu. Belediyede iyi calısmıs zamanında. Gecitiydi, koprusuydu her tarafı guzelce istihkam etmisler.
5) Thames nehri akmam diyor camurlarımı atmam diyor. Yahu bizim halic bu nehrin yanında hamidiye menbasi gibi kalıyor. Belediyeye yaptıgım ovguyu geri alıyorum. Lakin gece uzerındekı kopruler ısıklandırılınca ve de kafa da bir milyon olunca romantik gozukmuyor da degil namussuz.
İlk gun izlenimlerim boyle aslında daha cok yazacaktım ama uykum geldi, malum jetlag. Londrada kalacagım 5 hafta boyunca bu baslıga gorduklerimi yazmayı dusunuyorum. Sizde yorumlarınızla baslıgı sereflendirirseniz sevinirim. Herkese tekrardan saygılar, hurmetler.