HSMP ile başladı tüm hikaye.. Başladık araştırmaya AlaturkaLondra'yı bulduk, okuduk, sorduk, düşündük.. En sonunda toparladık belgeleri yolladık sonra uzun bir süre heyecanla bekledik. Kabul gelince sevinçten havaya uçtuk ve sonra EC süreci başladı. Nispeten daha kısa vadede halloldu, birde iş için görüşme aldık artık gelmek için sadece bir uçak bileti lazımdı, onu da aldık, peki ya sonra...?
2 gündür Londradayım. İlk defa buraya gelmiş biri olarak yaşadıklarımı paylaşmak istedim.. Ve başlıyoruz;
Gün 1
Atatürk havalimanına gidip check-in yaptırdık (bu sırada HSMP kabulunu sordular) ve bindik uçağa. Yaklaşık 3,5 saatlik yolculuğun ardından Londra hava sahasında iniş için havada beklemeye başladık. Bu sırada eğer hava açık ise (ki benim geldiğim gün açıktı) google earth'ten inceliyormuşsunuz gibi bütün şehri görebilirsiniz (tower bridge, big ben, london eye vs..) İlk defa Londra'ya gelicekler için 'Landing Card' adında bir şey doldurmanızı istiyorlar (adınız, soyadınız, doğum tarihiniz ve ingilterede nerede kalıcağınız ile ilgili).
Uçak indikten sonra pasaport kontrolüne yöneldik sıra hızlı ilerledi. Pasaport memuru ilk önce biraz soru sordu; hangi vize ile geldin, işin ne, ne kadar para getirdin yanında, gibi. Ardından kalıcağım yer ile ilgili bir kaç soru sordu ve girişi verdi. Heathrow Terminal 5'e inmeme rağmen bavulum jet hızıyla geldi diyebilirim :) Sonrasında çıktık havalimanından ve şehre doğru yolculuk başladı.
Undergroud yada Tube denilen olay Istanbulda ki metro gibi değil pek. Biraz ufak ama şirin birşey. Her istasyonda ve her tube'da durakları gösteren haritalar görebilirsiniz. Karmaşık olmasına rağmen sadece yazıları takip ederek nereye gidebiliceğinizi rahatça bulabilirsiniz.
Mimari kesinlikle çok güzel. Evler caddeler herşey Istanbul'a göre oldukça düzenli ve aynı tipte kalmasına sadık kalınmış bu insanı rahatlatıyor ilk aşamada. Gelmişken pub'a girmemek olmaz dedik ve bir pub'a girip soğuk biramızı yudumladıktan sonra evin yolunu bulup uyudum..
Gün 2
Sabah kahvaltısı pek bulunabilir birşey değil, zaten oldukça çok sandeviçci mevcut, o yüzden sandviç ile güne başladım. Ardından hemen bir Oyster Card edinip ulaşımı rahatlattık. Biraz da banka hesabı açmak için sağa sola bakındık ama bir fatura yada ehliyetiniz olmadan olmuyor maalesef.. Sadece HSBC açıyor pasaportunuz ile onlarda aylık £6 para alıyor..
Zone 1'e doğru yolculuk yaptım, Tottenham'da inip Leicester Square ve Piccadilly Circus arasında ki sokakları bol bol gezip bir kaç pub'a girip çıktım. Gece olunca etraf daha da kalabalıklaşmaya başladı. Her türlü insanı bulmak mümkün ama herkes halinden memnun. Soğuktan başımın ağrıyorken yazlık belde de gibi minik etek ve askılı ile dolaşan kızları görünce hayli şaşırdım. Kapalı mekanlarda sigara içmek kesinlikle yasak bu yüzden her bar, club yada pub'ın önünde insanlar sigara içiyor.
Yorgunluk çöktü ve saat 12'yi çoktan geçti, saat 12'den sonra tube'ler bitiyor. Dolayısı ile eve gidiceğim gece otobüsünü bekledim 5 dakika içinde geldi. Çift katlı otobüsüne üst katında en arka köşeye oturup yolu seyrede seyrede gidiyordum. Herşeyin normal olduğu anda yaşları 18 ile 20 arasında değişen 5 kızın Camden Town'dan binmesi ile üst kat cümbüşe dönüştü. Ellerinde kızarmış patatesleri yemek yiyip aşırı yüksek sesle bağıra bağıra konuşuyorlardı. Fakat hiç kimse umursamıyordu. Bela geliyorum demedi ve 3 tanesi önümdeki koltuğa oturarak başladılar konuşmaya.. Sürekli soru sorarak ağrıyan başı iyice ağırttılar. Neyseki diğer köşede oturan 19 yaşlarında bir çifte laf attılar. Birinin doğum günüydü ve bağıra çağıra doğum gününü kutladılar, hatta daha sonra ön taraftan insanlarda el çırparak kutladı. Sonlara doğru iki zenci erkek ve bir kız bindiler. Otübüsün camlarını açıp sigara (aslında uyuşturucu)larını yaktılar.. İşte bu aşamada biran önce eve gitmemin iyi olucağını düşünmüştüm ama herşey gayet normaldi. Neyseki sağ salim eve varabildim ve bu yazıyı yazabiliyorum.. Bakalım daha neler görüceğiz :)